İskoçya denilince pek çok kişinin aklına ilk gelen Braveheart filmi oluyor, doğrudur güzel film. İkinci gelen ise gayda çalan etekli erkekler oluyor. Britanya Krallığı’nın bir parçası olan İskoçya binlerce yıllık bir geçmişe sahip olduğu için kendine özgü benzersiz bir kültürü var, etek de bunun bir parçası. Britanya Adası’nın en kuzeyinde yer alan ülke hem kültürel hem de tarihî bakımdan oldukça zengin.
Bizim kültürümüzle pek yakın olmadığı için İskoçya kültürü ilginizi çekmiyor olabilir, öyleyse doğasından bahsedelim. Öyle bir ülke ki kafanızı nereye çevirseniz bir çayırla, ormanla ya da gölle karşılaşıyorsunuz. Zaten İskoçya çok fazla adaya sahip bir ülke olduğu için doğru konumdaysanız kendinizi bir anda tüm bu doğa güzelliklerinin ortasında bulabilirsiniz. Yani bazı detayları düşündüğünüzden daha ilginç olabilir.
İskoçya hakkında ilginç bilgiler:
- Binlerce yıl önce bile İskoçya’da yerleşim vardı.
- Evet, İskoç erkekler etek giyer.
- İskoçya’da bine yakın ada var.
- Ülke tam bir göller diyarı.
- İskoçya’nın resmî hayvanı tek boynuzlu at.
- Krallığın en yüksek şelalesi İskoçya’da.
- Bugün yağmurda gönül rahatlığıyla yürüyorsak bunu İskoçlara borçluyuz.
- Ülkede üç farklı resmî dil var.
- Mistik varlıklarla aranız iyiyse İskoçya tam size göre.
Binlerce yıl önce bile İskoçya’da yerleşim vardı:
Bölgede yapılan kazılarda milattan önce 2 binli yıllara yani Demir Çağı’na tarihlenen bazı bulgulara rastlandı ama çok detay bulunamadı. Kesin yerleşim kanıtı ise milattan önce 800’lü yıllara tarihlenen taş yapılardır. Antik Yunan dönemi bazı eserlerde de İskoçya’dan bahsedilir. Ülkenin bilinen tarihi ise Orta Çağ ile başlıyor.
18. yüzyılın ilk yıllarına kadar bağımsız bir devlet olan İskoçya krallığı, bu tarihten itibaren Büyük Britanya Krallığı’na bağlandı. İskoçya diğer krallık ülkelerine göre kendi kültürüne ve hukuk sistemine daha sıkı sıkıya bağlı bir ülke olmuştur. Bu nedenle İngilizlerle pek de alakası olmayan ayrı bir İskoç kültüründen bahsetmek mümkün.
Evet, İskoç erkekler etek giyer:
‘Kilt’ adını verdikleri etekler 16. yüzyıla ortaya çıktı. Aslında bu giysiler ilk zamanlar bütün vücutlarına sardıkları büyük bir battaniyeden ibaretti. Dağlık arazide yaşayan erkekler soğuktan korunmak için bu kalın kumaşları sararlardı. Bugünkü etekten daha uzundu, arazide hareket imkânı sağlıyordu, geceleri çıkarıp üstlerine örtebiliyorlardı. Dahası, etek renkleri klanları temsil ediyordu.
18. yüzyıla geldiğimizde bu büyük etekleri demir işlerken ve kömür üretirken kullanmanın zor olduğunu gördüler ve bugün bildiğimiz küçük eteklere geçildi. Günümüzde artık geleneksel İskoç kıyafetleri olarak özel günlerde giyilen kilt etekler, bir dönem savaşçı klanların giysisi olduğu için bir yasa ile yasaklanmıştı. 1746 yılında konulan yasa, 1782 yılında kaldırıldı.
İskoçya’da bine yakın ada var:
Eğer İskoçya’da ”Ada sahillerinde bekliyorum’’ şarkısını söyleyecekseniz hangi ada olduğunu özellikle belirtmeniz gerekiyor çünkü ülkede tam 790 tane ada var. Tabii bunların bir kısmı küçük kayalıklar olduğu için yalnızca 240 tanesinde insan yerleşimi bulunuyor. Bu adalardan en meşhurları Lewis Adası, Harris Adası, Shetland Anakarası, Orkney Anakarası, Arran Adası ve Skye Adası. İnsan yerleşimi olmayan bazı adalara macera gezileri de düzenleniyor.
Ülke tam bir göller diyarı:
Zaten Atlas Okyanusu, Kuzey Denizi ve İrlanda Denizi ile çevrili olan İskoçya, bu tuzlu su zenginliğinin aynısını iç bölgelerde tatlı su bakımından da yaşıyor. Ülkenin neredeyse her yerinde bir göl var. İskoçya’nın 77 bin kilometrekareden fazla olan yüzölçümün 1500 kilometrekaresinden fazlasını tatlı su gölleri oluşturuyor. Bunlar arasında en ünlülerinden bir tanesi olan Loch Ness Gölü o kadar derin ve geniş bir göl ki korku kültürünün önemli bir parçası olan ‘Loch Ness Canavarı’ efsanesinin doğmasına neden olmuştur.
İskoçya’nın resmî hayvanı tek boynuzlu at:
Popüler kültürde genelde kız çocuklarının sevimli hayvanı olarak bilinir ama aslında Kelt mitolojisinde ‘unicorn’ yani tek boynuzlu at saflığı, masumiyeti, erkekliği ve gücü sembolize etmektedir. İskoçya kültüründe tek boynuzlu atlar büyük yer tuttuğu için ülkenin armasında resmî sembol olarak kullanılır. Mitoloji hikâyelerinde asla evcilleştirilemeyen vahşi bir at olarak anlatılan tek boynuzlu atlar, İskoç armalarında boynu zincirli olarak resmedilir. Bunun anlamı, İskoç krallarının en vahşi atları bile evcilleştirecek kadar güçlü olmalarıdır.
Krallığın en yüksek şelalesi İskoçya’da:
İskoçya öyle birkaç günde gezip görülecek bir ülke değil çünkü asıl heyecan verici noktaları insan yerleşiminden epey uzak bölgeler. Bunlardan biri olan Assynt’e giderseniz sizi Eas a’ Chual Aluinn Şelalesi karşılayacak. 200 metrelik dik bir düşüşe sahip olan bu şelale, Birleşik Krallık’taki en yüksek şelaledir. Yüksekliği hayal edemeyenler için şöyle anlatalım: Amerikalıların öve öve bitiremediği Niagara Şelalesi 51 metre yüksekliğinde. Yani Eas a’ Chual Aluinn, Niagara’dan neredeyse dört kat daha yüksek.
Bugün yağmurda gönül rahatlığıyla yürüyorsak bunu İskoçlara borçluyuz:
Hadi bizim memleketin geneline yağsa yağsa birkaç ay yağmur yağıyor, İskoçya’nın her anı yağmurlu. Hâl böyle olunca buna bir çözüm bulmak isteyen İskoçlar yağmurluğu icat etmişler, üstelik 1766 yılında fakat ilk bulunan yağmurluk bugünkü kadar koruyucu değildi. 1818 yılında başka bir İskoç bilim insanı kömür gazı analizi sırasında keşfettiği kauçuk maddesini kumaşla birleştirdi. Böylece üzerine denizler döksen bir damla sızdırmayan su geçirmez kumaşı buldu.
Ülkede üç farklı resmî dil var:
İskoçya, Britanya Krallığı’nın bir parçası olduğu için hâliyle ilk resmî dil elbette İngilizce. Diğer diller ise İskoç Galcesi ve İskoçça. İskoçça İngilizceye yakın bir dil ama İskoçların kendi dilleri olarak kabul ettiği bir tür Cermen dilidir. İskoç Galcesi ise Eski İrlandaca ile benzerlik gösteren eski bir Kelt dili. Tabii bu dillerin resmî dil olması tüm halkın bu dilleri bildiği anlamına gelmiyor. İskoç aksanına alışık değilseniz konuştukları İngilizceyi anlamanız biraz zor olabilir.
Mistik varlıklarla aranız iyiyse İskoçya tam size göre:
Eğer uzaylıların filmlerde olduğu gibi yalnızca ABD’de göründüklerini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, bu işin asıl merkezi İskoçya’daki Bonnybridge bölgesi. Kasabalıların iddia ettiğine göre her yıl gökyüzünde yüzlerce tanımlanamayan cisim görüyorlar. Tabii bu iddiaların amacı küçük kasabalarına turist çekmek de olabilir, günahları boyunlarına.
‘Uzaylı kesmedi daha mistik bir şeyler lazım.’ diyorsanız sizi Edinburgh Kalesi’ne alalım. Söylenenlere göre gecenin bir vakti davul sesleri duyuluyor ve eski zindandan zincir sesleri geliyor. Hatta şehirde terk edilmiş olan 44 kalede de benzer şeyler yaşandığı söyleniyor. Perisi, uzaylısı eksik olmayan bu ülke korku turizmi sayesinde oldukça iyi bir kazanç sağlıyor.
Ekoseli etekler giyip gayda çalan adamlardan çok daha fazlasına sahip İskoçya hakkında bazılarını ilk kez duyduğunuz ilginç bilgilerden bahsettik. Perili kale olayı biraz gerdi ama adaları görmek güzel olabilir.
Ülkelerin ilginç özelliklerini anlattığımız diğer içeriklere buradan ulaşabilirsiniz: