4 Şubat Dünya Kanser Günü’ne yönelik konuşan Radyasyon Onkolojisi Uzmanı ve Infinity Regenerative Clinic Medikal Direktörü Yıldıray Tanrıver, “Kanserden korunabiliriz. Kanser aslında bizim kaderimiz değil. Birçok genetik faktör tabii ki rol oynuyor ama epigenetik faktör dediğimiz çevresel faktörleri etkileyerek kanserden korunmamız mümkün. Daha da önemli olan konu erken tanı. Kansere ne kadar erken tanı koyarsak o kadar hızlı hareket edebilir ve tedavisine hızlıca ulaşabiliriz” dedi.
“BİR ORGANDAKİ DEĞİŞİKLİK KANSERE GİDEN YOLDA ALARM VERİYOR OLABİLİR”
Kanserin birçok belirtisi olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Tanrıver, “Vücutta herhangi bir organdaki değişiklik kansere giden yolda alarm veriyor olabilir. Örneğin; ben, bendeki kanamalar, üstündeki dokunun değişmesi veya renginin değişmesi bizim için önemlidir. Çok fazla öksürük, balgam, kanlı balgam, ağrı, vücuttaki şişme de aynı şekilde çok önemlidir. Hepsi kanserin belirtisi olabilir. Bu belirtilerin mutlaka uzman hekim tarafından kontrol edilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
“İYİ BİR UYKU ÇOK ÖNEMLİ”
Tanı yöntemlerinde genetik testlerin önemli olduğunu hatırlatan Uzm. Dr. Tanrıver, “Yapay zekayı da kullanarak genetik testlerde aslında risk faktörlerimizi belirleyebiliyoruz. Bu risk faktörlerini belirledikten sonra yaşam tarzımız bizim için çok önemli oluyor. İyi bir uyku çok önemli. Egzersiz yapmak, hareketli olmak, bol su içmek de çok önemlidir. İşlenmiş gıdalardan uzak durmamız gerekiyor ki günümüzdeki en büyük sorunlardan bir tanesi bu. Uzun ve sağlıklı yaşayarak kanserden korunmak mümkün olabiliyor. Kanserin hem tanısında hem de tedavisinde yapay zekayı kullanıyoruz. Örneğin ultrasonda yapay zekayla üç boyutlu olarak biyopsi alarak birçok damarı, arteri, dokuyu, karaciğeri, safra kesesini, pankreası ve şah damarını incelemek mümkün olabiliyor. Covid-19’dan sonra damarlardaki değişiklikleri bu tip ultrason cihazlarıyla bulmamız ve önceden saptamamızda mümkün” diye konuştu.
Kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi tedavilerin yanı sıra yeni tedavi yollarının olduğunu aktaran Uzm. Dr. Tanrıver, “Şu an immünoterapiler, akıllı ilaçlar ve hedefe yönelik tedaviler ön plana çıkıyor. Hidrojen tedavisi ise daha da farklı bir yöntemdir. Bu çok yeni yöntemlerden bir tanesi olarak gündeme gelmiş durumda. Birçok literatüre, çalışmaya baktığımız zaman hidrojenin medikal hidrojenden alınmasıyla kanser tedavisinde rol oynadığını görebiliyoruz. Hem kanseri küçültücü etkisi var hem de kanserden korunmada çok önemli. Çünkü serbest radikalleri ve oksidatif stresi yok ediyor. Yani paslanmayı engelliyor. Hücrelerde paslanma, dokularda kansere giden yolda önemli adımlardan bir tanesi. Hidrojen inhalasyonu tedavisiyle birlikte bu paslanmayı yok edersek kanserin yolaklarından bir tanesini engellemiş olabiliriz. Bu yeni bir yöntem. Kemoterapi ve kanserin diğer tedavi yöntemleriyle beraber ortaya çıkan hidrojen tedavisi, korunma yollarından bir tanesi olarak gündeme gelmiş durumda. Hidrojen inhalasyonu, tedavisinin bir diğer etkisi diyabette çok etkili olmasıdır. Diyabette şekeri düşürdüğüne dair birçok çalışma var. Birçok diyabet hastasında aslında kanser riskinin daha fazla arttığını, daha büyük oranda görüldüğünü fark ediyoruz. Bu bilgiler ışığında eğer tip 2 diyabet hastalarında hidrojen tedavisini kullanabilirsek şeker seviyesini düşürerek ve insülin direncini azaltarak kanser tedavisinde ve korunma yöntemlerinde yeni çığır açmış olabiliriz” şeklinde konuştu.
EPİGENETİK FAKTÖRLER ARTIK ÇOK DAHA ÖN PLANDA
Çevresel faktörlerin genetiği de değiştirebileceğini ifade eden Uzm. Dr. Tanrıver, “Kanserde genetik önemlidir. Ama zannedilen kadar değil. Epigenetik faktörler artık çok daha ön planda. Epigenetik faktörler dediğimiz çevresel faktörlerdir. Örneğin, soluduğumuz havanın oksijeni azsa genetiği değiştirebiliyor. Yine aynı şekilde işlenmiş gıdaları çok fazla yersek, genetiği değiştirebiliyor. Bağışıklık sistemimizi korumak için çok önemli. Sindirim sistemimiz de artık ön planda. Birçok kişiye mikrobiyom testi yani bağırsaktaki bakterilerin oranına bakarak tedaviler uyguluyoruz. Çünkü bağışıklık sisteminin yaklaşık yüzde 80- 85’i sindirim sisteminden kaynaklanıyor. Bu nedenle işlenmiş gıdalardan uzak duralım. Uzun ve sağlıklı yaşamın ön koşullarından biri olarak iyi beslenelim” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’DE KANSERİN GÖRÜLME SIKLIĞI DÜNYANIN BİRÇOK ÜLKESİNE GÖRE DAHA AZ”
Türkiye’de kanserin görülme sıklığının nispeten dünyanın birçok ülkesine göre daha az olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Tanrıver, “Burada sanırım şanslı genlere sahibiz diyebiliriz. Toplum geliştikçe kanser riski de artıyor. Bu durumda beslenme, uykusuz kalma ve hareketsiz kalmanın da rolü var. Tanıyla beraber kanser görülme sıklığı daha fazla artıyor. Ülkemizde, akciğer kanseri, meme kanseri, bağırsak kanseri, prostat ve tiroid kanserleri çok sık görülüyor” diye konuştu.
HEKİME DANIŞMADAN VİTAMİN KULLANILMAMALI
Kanserden korunmak için tütün ve türevlerinden mutlaka uzak durulması gerektiğini ifade eden Uzm. Dr. Tanrıver, erken tanının önemine dikkat çekerek, şu ifadeleri kullandı:
“Alkolden, işlenmiş gıdalardan da uzak duracağız. Hareketsiz bir yaşam sürmeyeceğiz ve beslenmemize çok dikkat edeceğiz. Bunları yaparsak kanserden büyük ölçüde korunuyor olacağız. Bir önemli nokta daha var. Çok fazla vitaminler, mineraller kullanılmaya başlandı. Özellikle bitkisel olanlar çok fazla kullanılıyor. Bunlar kanserden korunmada ve tedavisinde etkili olabilir. Fakat bunları kullanmadan önce hekiminize danışınız. Çünkü vücudunuza aldığınız her şeyin bir yan etkisi olabilir. Özellikle kanserden korunmak için ve kanser tedavisinde bu durum olabilir. Bunu vurgulamak istiyorum. Hekiminize danışmadan bu tür uygulamaları yaptırmayın. Gerek bitkisel gerek farklı şekilde üretilmiş olan maddeleri hekiminizden habersiz almayın.”