DSÖ’nün, Dünya Obezite Günü’nde açıkladığı rapor, çağımızın hastalığının obezite olduğunu gösteriyor. Prof. Dr. Abdullah Bereket, obezitenin tedavisi çok zor bir hastalık olduğunu ve çocukların sadece fizyolojik problemler değil, aynı zamanda etiketlenme, suçlanma ve akran zorbalığı gibi duygusal faktörlerle de mücadele etmek zorunda kaldığını söylüyor.
Vücuttaki yağ miktarının sağlığı bozacak şekilde artması olarak tanımlanan obezite tüm dünyada giderek yaygınlaşıyor. Hareketsiz ve yüksek konforlu yaşam koşulları, sağlıksız beslenme ve genetik faktörler obezite görülme sıklığı artırırken, ülkemiz de bu konuda üst sıralarda.
Dünya Sağlık Örgütü’nün, 2022 verilerine dayanan son raporuna göre, dünyada 1 milyardan fazla kişi obez. Türkiye, 200 ülke arasında obezite oranları açısından kadınlarda 42’nci, erkeklerde 60’ıncı sırada; Avrupa’da ise Türkiye ilk sıralarda yer alıyor. Çocuklarda ve ergenlerde obezite oranı ise 1990’dan bu yana 4 kat artmış durumda.
Bu tablo; obezite konusunda tehlike sinyallerinin çocukluk çağında çalmaya başladığını gösteriyor. Konuya ilişkin sorularımızı cevaplandıran Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdullah Bereket de aynı tehlikeye işaret ediyor.
Avrupa’da en üst sıradayız
Ülkemiz maalesef erişkinlerde obezite sıklığında Avrupa’da en üst sıralarda. Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA) 2017 verilerine göre, 15 yaş ve üzeri bireylerde fazla kiloluluk oranı yüzde 34 ve obezite oranı yüzde 31.5 olarak saptanmış. Çocuklarda ve ergenlerde de şişmanlık hızla artıyor. 2018 Türkiye Nüfus Etütleri Araştırması’na göre, 12-17 yaş arası çocukların yüzde 14’ü obezite ile yaşıyor. Buna “obezite riski olan” yani “fazla kilolu” diyebileceğimiz kişileri de eklersek her 3 veya 4 çocuktan 1’inin obezite veya obez olma riskiyle yaşadığını söyleyebiliriz. Önlem alınmazsa 2030 yılında 5-9 yaş arası ilkokul çocuklarında obezite görülme oranının yüzde 22.9, 10-19 yaş arası ergenlerde ise bu oranın yüzde 17’ye yükseleceği öngörülüyor.
Artmasına yol açan etkenler neler?
Su, süt, ayran yerine şekerli içeceklerin içilmesi.
Tok tutan, yavaş sindirilen (baklagiller, proteinler, sebze, meyveler) yerine hazır besinleri yeme.
Bol şekerli ve yağlı yiyecekleri (cips, patates kızartması, gofret, çikolata) aşırı tüketme.
Öğün atlayıp diğer öğünde aşırı miktarda yemek yeme.
TV’de yüksek kalori içeren yiyecek ve gazlı içecek tüketimini özendiren reklamların gösterilmesi.
Uykusuzluk (gıda tüketimini artırır).
Nasıl tedavi ediliyor?
Şişmanlık tanısı kolay ama tedavisi çok zor bir hastalık. Çünkü kişinin istediği kadar yiyip içip ama kilo almamasını sağlayan bir ilaç henüz mevcut değil. Yani bu bireylerde iştahı azaltmak veya bazal metabolizmayı hızlandırmak için çok etkili ve güvenilir ilaçlar henüz yok. O nedenle kilolu bireylerin ve çocukların yaşam tarzı ile ilgili önlemleri uygulamaları çok önemli. Öncelikle uzman bir hekim tarafından çocuk değerlendirilerek şişmanlığa yol açan bir hastalığın olup olmadığı ve şişmanlığın yarattığı sağlık sorunları araştırılır. Eğer bir hormonal-metabolik sorun varsa önce bu tedavi edilir. Basit şişmanlığı olan çocuklarda ise beslenme ve yaşam tarzının yeniden düzenlenmesi, (dengeli beslenme, düzenli spor yapma ve günlük yaşamda hareketliliğin artırılması) gerekir. Çocukların, erişkinlerden farklı olarak gelişmeleri devam ettiği için erişkinlerdeki katı diyet modelleri çocuklukta uygun değildir. Beslenme planının mutlaka uzman hekim gözetiminde çocuğun yaş ve cinsiyetine uygun tarzda olması ve çocuğun büyüme ve gelişmesinin düzenli olarak izlenmesi gerekir. Uygulanacak kalori kısıtlaması şişmanlığın derecesine, çocuğun yaş, ergenlik durumuna göre ayarlanır. Şişman çocuklarda günlük olağan aktiviteye ek olarak en az yarım saatlik orta derecede aktivite, hafta sonları düzenli spor aktiviteleri ve yürüyüş yapılır. Çocuğun beslenme planına uyum göstermesi ve daha hareketli bir yaşam tarzı sürdürmesi için gerekli psikolojik destek verilmelidir. Tüm ailenin işbirliği çok önemlidir. Şişman çocukların ebeveynlerinin de çoğunlukla toplu veya şişman olduğunu görüyoruz. Ailece yaşam tarzı değişikliğinin birlikte yapılması çocuğun da uyumunu kolaylaştırır. Eğer ağır insulin direnci, tip 2 diyabet, ileri karaciğer yağlanması, hipertansiyon gibi sorunlar varsa ek olarak ilaç kullanılması da gerekebilir.
Obezite önlenebilir mi?
Araştırmalara göre, çocukluk çağında şişman olan kişilerin yüzde 60’ı erişkin yaşamda da şişman olarak kalıyor. Ergenlik çağında şişman olanlarda bu oran yüzde 80’lere kadar çıkıyor. Yani şişmanlığın temelleri çocukluk çağında atılıyor. Daha çocuk doğmadan hamilelikte annenin beslenmesinden başlayarak doğum sonrası bebeklik ve çocukluk dönemindeki beslenmenin sağlıklı olması gerekir. Obezite çocuklarda biyolojik temeli olan bir hastalık da olsa beslenme şekli ve yaşam tarzı değişiklikleriyle kiloyu belli oranda tutma şansımız var. Bu bağlamda anaokulu ve kreşlerdeki beslenmeden başlayarak çocukların yüksek kalori ve şeker içerikli gıdalardan uzak tutulması gerekiyor. Okulda sağlıklı gıdaya ulaşamayan çocuklar maalesef kantinlerden ve okul çevresindeki fast-food satan yerlerden sağlıksız besleniyorlar.
Beden kitle endeksi nasıl hesaplanır?
Bir insanın şişman olup olmadığını beden kitle endeksine bakarak tanımlarız. Beden kitle endeksi vücut ağırlığını, boy uzunluğuna bölerek bulunur. Çocuklarda yaşa göre boy değiştiği için şişmanlığı tanımlayacak tek bir beden kitle endeksi rakamı vermek mümkün değildir. Bu nedenle çocuklarda şişmanlığı tanımlarken yaş ve cinse göre belirlenmiş değerler kullanılır. Örneğin beden kitle indeksi ölçütüne göre şişmanlık sınırı 8 yaşındaki bir kız çocuk için 20, erkek çocuk için 19.5 iken, 14 yaşındaki kız çocuk için 26, erkek çocuk için 27.5’dur. Çocuklarda şişmanlığın değerlendirilmesinde kullandığımız bir diğer tanım ise “çocuk boyuna göre olması gereken ideal ağırlığının yüzde 120 sinden fazla ise şişman, yüzde 140’ından fazla ise aşırı şişman (morbid obezite) olarak değerlendirilir.
Daha fazla kalori harcamak için neler yapılabilir?
Enerji harcamada en etkili yol hareketliliğin artırılmasıdır.
Asansör yerine merdiven kullanılmalı.
Yakın mesafelere yürüyerek gitmeli.
Toplam ders dışı ekran süresi hafta içi 30 dakika, hafta sonları 2 saatle sınırlandırılmalı.
Her fırsatta ve hafta sonları spor yapılmalı.
Beden eğitimi dersleri mümkünse artırılmalı ve özendirilmeli.
Okullardaki spor takımlarına ve aktivitelerine katılım teşvik edilmeli.